Dil, bir milletin en değerli malıdır.
Ülküsüz millet, şuursuz insan gibidir.
Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur.
İlim ve hakikat, siyasetin oyuncağı olamaz.
Bir milletin yürütücü kuvvetine “ ülkü ” denir.
Milli şuur, bir milletin kendini duyması ve bilmesidir.
Bir millete, geçmişini unutturmak, onu yok etmenin ilk şartıdır.
Fedakarlık insanları da, milletleri de asilleştirir, kahramanlaştırır.
Milli şuurun uyanık olduğu yerlerde, yabancı unsurların borusu ötmez.
Milli şuur, bir milletin yaşama ifadesi, hayat kaynağı ve en kuvvetli silahıdır.
Ne kadar milliyetçi olsak, yine geçmişe bağlıyız. Çünkü; kökü mazide olan atiyiz.
Bir topluluktan müşterek ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz.
Milletleri millet yapan, uğrunda ölecekleri yüksek ülkülere bağlanmış olmalarıdır.
Her iman ahlaka yürüyeceğine göre, Türkçülük’de de sağlam bir ahlakın bulunması birinci şarttır.
Bize bir gençlik lazımdır. Temelinde cehalet, duvarlarında riya, tavanlarında dalkavukluk bulunmasın.
Türkçü; eyyamcı ve dalkavuk olamaz. Sert yaşamaktan hoşlanır ve en büyük sertliği de nefsine karşı gösterir.
Bozkurttan çakallar, köpekler ve tilkiler korkar. Kendi mefâhirine düşman olanın bu âdi hayvanlardan ne farkı olabilir ki?
Milli şuur bir ışıktır. Yurdu aydınlatır ve gizli köşelere sinmiş olan bütün akrepleri açığa çıkararak, karanlıkta iş görenlere engel olur.
Büyük adam hususi hayatında da yüksek ve temiz olan adamdır. Bir takım meziyetleri bulunan bir rezil hiç bir zaman büyük değildir.
Yalnız kazancımızı, midemizi, maddemizi düşünmeyelim. Bunu hayvanlar da yapar. Daha çok manaya, düşünceye, ülküye dönelim. İnsanlık budur.
Türk Milleti, üç bin yıldan beri vardır. O’nun varoluşu, büyüklüğü, gücü, tarihe damgasını vuruşu, yalnız milli karakteriyle mümkün olabilmiştir.